12 Şubat 2015 Perşembe

Hâlet-i Ruhiyem

 Bütün bu sancıların nihayetinde kabuğumu çatlatıp da filiz verebilirsem ne âlâ! Lakin korkuyorum, tam sona yaklaşmışken bu tohumun çürümesinden, zâyii olmasından. Korkarak da yaşanmıyor. Yağmur yağıyor, güneş açıyor, zaman geçiyor.. Neye maruz kalırsam onla tıka basa dolduruyorum içimi.
 Hüzün mü? En iyi ben taşırım, ne kadar varsa gelsin! Mutluluk mu? İliklerime kadar yaşarım, daha fazlası yok mu?
  Sorgulamıyorum, seçmiyorum, beklemiyorum... Fazla da gelmiyor, eksik de değil. Lakin korkuyorum azizim; Hepsi mecz olunca, divane sanıyorlar insanı.. Gözümde değil ne sanıldığım da ama çok konuşuyorlar. Oysa benim kafam görültü kaldırmıyor. İçimdeki cümbüşten, dışardan gelecek fısıltılara yer kalmadı ki.
  Daha önceden yüreğime ektiklerim filiz vermemişken yeni bir şeyler ekemem üstüne. Sabrımın üstüne yeni yükler bindirip, devam edemem yoluma..
  Biraz uzağımda herşey. Seyrediyorum uzun zamandır. Fazlasını almıyor içim. Sakinliğim, suskunluğum, durgunluğum içimdeki kalabalıktandır.
 Yalnız da değilim, kızgın da. Kendime kadarım, kendime zararım, kendime bile fazlayım!
 
Devamını Oku

6 Eylül 2014 Cumartesi

Sadece Kendime Sesleniş

  Çook uzaklardan sesleniyorum , cisimlerin bulunmadığı bir yerden.! Burdan bakınca nasıl da komik gözüküyor herkes, herşey.
  Ne çok da kafanıza taktığınız şey var. He bir de o taktıklarınızın bir tek size sıkıntı olduğunuzu sanıyorsunuz. Dünyada kaç milyar insan var farkında mısınız? 
  Gerçeğin peşinden koşup dururken,dünyanın ne kadar gerçek olduğunu sorgulamayanlar, birşeyleri düzgün yapmak için kendi kendini paralayanlar, herşeyi kendi kontrolünde sanıp, kendini de bu yüzden bunalımlara sokanlar!! Ne de büyütmüşsünüz iradenizi! 
  Biraz bırakın sırtınıza kambur yaptığınız yüklerinizi. Hoş siz isteseniz de, istemesiniz de size ait değil onlar bile, isterseniz hammallık yapmaya devam edin. Yaşadığınız anın içinde kaç milyar kişinin hayal ettiği güzellikler var düşünmeyin sakın! Elinizde olmayanlara yanın, hayaller kurup kurup ulaşamayınca tedavi olun. Hayal kurmanın bile tadını yaşamayı ağız tadıyla beceremeyin. Birisi biraz keyfinizi kaçırınca küsün hemen, ağlayın. Zaten hep sizin başınıza gelir, bi de geldi mi üst üste gelir. Öyle tabi yaşamak çok zor, hele bu devirde....
   Sahi kaç yıl yaşardı bir insan ortalama? Seksen? Doksan? Yüz olsun isterseniz. İmtihanlar bitmez ama ecel gelir, terhis olunur. Yani bitmez dediğiniz de en fazla yüz yıl sizin.Yahu sıkıntınız bile sizin değil. Vazifeli gelip, zamana bitince o bile gidiyor. Ama olsun yine de ağlamak, üzülmek, yıpranmak lazım(!)  
   Çoook uzaklardan sesleniyorum; burdan konuşmak çok kolay :)) Kendime uzaktan bakınca hayat ne güzel...Öyleyse uzağa, çoook ötelere gidip, şükür makamında yaşamak lazım hayatı!
Devamını Oku

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Seher Vakti Tefekkürleri

  Bulutlar var semamızda; kara kara bulutlar... Fırtınalar kopuyor dünyalarımızda ve zifiri karanlık şu upuzun gece. Tasvire ne hacet yangınlar var yürekte...
  Duaya sığınmaktayız yani en büyük ve  emin kalemize. Gözyaşımızla koşuyoruz yanına, naz- niyaz makamına çıkmak istiyoruz bazen. Yalnız Sana şikayet ediyoruz halimizi ve yalnız Senden istiyoruz huzuru, elbette yalnız Sana kulluk ediyoruz!
  O kapkara bulutlar rahmet olup yağıyor toprağa. Ya Rahman! Senin merhametinden hiç şüphe etmeden isteyeni eli boş çevirmezsin ki sen zaten! Dağıtırsın bütün fırtınaları. Hatta kara bulutları da, fırtınaları da vesile edersin yağmura. Biz bilmeyiz ki Rabbim, biz yalnızca isteriz!
    Biz o zifiri uzun gecelerin sonunda hep güneş doğar biliriz, görürüz ama bunca zulmün, bunca acının, bunca şerrin hayırlara gebe olduğunu da unuturuz bazen. İnsanız biz çünkü, kökümüz nisyan! Biz unutsak da Sen zalimlerin elinden bile hayırlar gönderirsin bize.Sen Rahimsin, hem Kerimsin de! Bizdeki acz ise hiç bir mahlukatta yok biliriz! Sen en çok aczini ve fakrını sana sunan kulunu seversin, bizi de sev Ya Vedud! Sev ki duası makbul kullarından olalım.
  Bir anda doğar güneş. Bir anda dağılır semayı kaplayan bütün bulutlar. Bir anlık yağmurla söner koca koca yangınlar! Ve bir anda geçer tüm sıkıntılar. Oysa sıkıntıyı bitmez sanırız biz, tıpkı ömrün bitmeyeceğini sandığımız gibi. Ne diyordu Üstad: ".... "Musibet zamanı uzundur." Evet musibet zamanı uzundur. Fakat örf-ü nâsta zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur."  Hayati neticeler için 20 yılımız okulda geçer mesela bizim... Çünkü; güzel bir mesleğimiz olmazsa sıkıntı çekeriz. Bir o kadar yıl da çalışıp mevkimiz artsın diye bekleriz. Sahi bu mu bizim hayati neticemiz??
  Sıkıntı çekilmiyor aslında karşılamasını bilince. Bir hüzün oluyor insanın içinde lakin zaten; "Allah kalbi hüzün içinde olan tüm kullarını sever" buyuruyor Efendimiz! Ya Rabb sen sevdiğin kullardan eyle! Hüznünü sevenlerden, hüznünü yüreğindeki merhametten alanlardan! 
  Şimdi ne şahsi hayatımdaki imtihanlardan, ne de kainattaki musibetlerden korkmuyorum! Hepsinin Efendisi, Hepsinin Hakimi kalbime bu hüznü koyduysa beni seviyor biliyorum! Bilerek istiyorum ellerimi semaya kaldırıp! Çünkü biliyorum; "Allah kulun zannı üzeredir"


Devamını Oku

25 Ocak 2014 Cumartesi

Gidenlerin Ardından

   Gidiyordu herkes birgün. Rolü biten alınıyordu sahneden. Kimi başka birinin hayatında başrole atanıyordu, kimi uzaklardan misafir oyuncu olarak devam ediyordu rolüne, kimi ebediyete göçüp, bir ömür hasrete bırakıyordu kalbimdeki yerini. Ama biliyorum gidiyordu herkes...
   Arkada mı kalmış oluyordum ben, yoksa gidenler de benim kadar arkada kalmış hissediyor muydu? Yüreğimde öyle bir gitmek sevdası var ki, hep daha uzağa...Sabitlik, aynılık, durağanlık halleri ruhuma takılmış bir pranga gibi. Her an gittiğimi hissederken, bu arkada kalmışlık hissi de insan olmanın bir handikabı olsa gerek. 
   Hayatımın göç mevsimlerinden birindeyim yine. Ebediyete uğurlayıp, ardından bakakaldığım da var, uzak ülkelere gelin gönderiyor olduğum da... Gidiş yolları ayrı ayrı olsa da teselli hep aynı; "Vuslat"  Nerde, ne zaman bilmesem de var olan bir "vuslat" 
   Arkada kalan olunca başka görmeye başlıyorsun dünyayı. Etrafında gördüğün herşeyin,herkesin ardında kalanı oluveriyorsun birden. Kaybetmek korkusu yapışıyor boğazına kocaman bir düğüm gibi. Oysa insan sahip olmadığı birşeyi kaybedemezdi zaten. Ben miyim sahipleri sanki?
   Arkada kalan olunca bağlanamıyorsun da geride kalanlara. Ya da bağlanmıyorum sandığını, küçücük bir eşyanı kaybettiğinde anlıyorsun. Bağlanmamayı öğrenmeye çalışıken bocalıyorsun çok zaman... Kendine düşman kesiliveriyorsun. Ama Yaradan bırakmıyor elini, eğer sen tutunmayı bilirsen. Sığınmayı öğreniyorsun O' na... 
   Gidenlerin ardında kalan olmadığını anlıyorsun sonunda... Bir gün,  gidenin aslında kendin olduğunu hissettiğinde, yaşadığın herşeyin başrolünde kendi nefsin olduğunu gördüğünde ;hayatında, gittiği zaman üzüldüğün insanlar olduğuna şükretmeye başlıyorsun.. Çünkü hepimiz gidiyoruz. O dilerse, hayatımıza gidişine üzüleceğimiz yoldaşlar gönderiyor. Herkes gidiyor, gençlik gidiyor, ömür gidiyor, kalan hep "O" oluyor.
     Şimdi ben, bu ayrılık kıyılarında hüznüme mağlup olmamak için Sana sığınıyorum... Yüreğim Senden gelecek bir teskine öylesine muhtaç ki...  Yoluma gönderdiğin refakatçiler için şükürler olsun. Yoluma, yolundan ayrılmayanları çıkar ve yolun hep gittiğini bana hiç unutturma Ya Rabb!
Devamını Oku

4 Kasım 2013 Pazartesi

Bana Ne Gerek?

Duygulara dokunmalı önce,
Gözlerle mesela; konuşmaktan çok öte...

Hissederek yaşamalı hayatı, bu keşmekeş içinde,
Ses tonuyla belki; sıcacık,sarmalayan...

Görerek anlamalı yaşamı,
Aklın gözlüklerini takarak, hiç uyumadan...

Duymak lazım bütün bu olanları,
Sabırla yürürken, kalbin pasını silerek...

Okumayı sevmeli en çok;
Bir kitabı, bir insanı, bir karıncayı ve bir gün şu koca kainatı...

Yani sevmek lazım Yaratılanı,
Bütünüyle; bilerek,görerek,duyarak ve hissederek

Ve gitmek gerek maddeden,
Bu dünyaya sıkışmadan önce
Yürümek lazım O'na,
Bir adım attığında sana koşana,
Seni bilene, anlayana, merhametiyle terbiye edene...


Devamını Oku

27 Ekim 2013 Pazar

Pencerelerden Seyretmek

   Bir çok hatıra birikti zihnimde, kaleme almadığım. Nedenini soruyorum da kendime, bazen cümlelerimi sığ buluyorum, hissettiklerime nispeten. Bazen çok hızlı düşündüğümü ama yazarken daha dikkatli olmam gerektiğinden, cümlelerimin karıştığını farkediyorum. Bir de sanırım önce en ince ayrıntıya kadar hücrelerime işlemem gerekiyor her detayı.
  Düşünebilmek nimeti, görebilmekle birleşince aydınlanıyor insan ruhu. Gezmek, görmek, tefekkür etmek benim çehreme yansıyan bir aydınlığa dönüşmüş olmalı ki, her gören; "Bu seyahat yaramış sana" diyor. Bilmeyenler vardır; uzunca bir seyahat imkanı nasip etti Rabbım. Abantla başlayıp, urfa,adıyaman, (babamın büyüdüğü köy) ve nihayetinde abanta tekrar döndüğüm bir yolculuktu. Gittiğim yerlerden çok, katettiğim yol iyi geliyor bana desem abartmış olmam herhalde.
   Gitmek...Uzaklaşmak...Sürekli değişen manzaralar. Arabanın penceresinden izlediğim, her biri ayrı tefekkür sebebi olan iklim,renk,bulutlar...Ruh halimin değişkenliğine iyi gelen,hızlı bir döngü. Biraz daha dışardan bakınca gördüğüm dünya hayatı ve Üstadımın söyledikleri geliyor hatırıma;"Pencerelerden seyret, içlerine girme." Tam da bana iyi gelen şey değil mi bu?
   Gittikçe yakınlaşıyorum sandığım dağların yanına geldikçe,ardındaki dağlar çıkıyordu karşıma. Yani bitmiyordu yol ve aşılmıyordu bütün dağlar. Ya da ben öyle sanıyordum. Bitmiyordu dünya hayatı, aşılması gereken sorunlar bitmiyordu. Ama yol hep devam ediyordu ve görüyordum ki her dağın aşılması da gerekmiyordu. Dağların etekleri de sımsıcak kucaklıyordu insanı.
   Gün bitip, ay gösterince yüzünü gecenin karanlığının içinde, bir umut yeşeriveriyordu hep içime. Bunca karanlığın içinde beni Nursuz bırakmayan bir Yaradanım var diye. Aynayı yüzüme çevirince, içimde çok derinde bir ses işitiverdim yine; "İmân hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imânı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imânın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikâtından kurtulabilir..."
   Gitmek lazım hep, uzaklaşmak... Cisimlerden uzaklaşıp, manaya yakınlaşmak. Manaların içindeki huzurla yoğrulup,devamına duacı olmak.

Devamını Oku

15 Eylül 2013 Pazar

13.09.2013 :)

  Daha önce bir şeyler yazmaya çalışırken hiç bu kadar heycanlanmamıştım… Hani mutluluk daha kolay paylaşalırmış ya, çok büyük mutlulukları ifade edemediği için paylaşamıyor da insan. Tarif etmeye çalışırken saçmalarsam şimdiden affola J

  Doğum günümden 2 gün öncesiydi… Okuldaki kayıt işlemleri, İstanbul’un  bitmek bilmez trafiği derken nihayet eve vardım diye düşünürken, kapımın önünde bir demet çiçek ve üzerinde bir kart J Şaşkınlıkla karta bakarken açılan kapı, mumlar, flash sesleri…. Hayatımda varlığı beni mutlu etmeye yeten insanlar, benim için toplanmış, evimi süslemiş, elceğizleryle pastalar, börekler yapmış bana sıcacık gülümsüyorlar…Sevincim bir yana, şaşkınlığım olaydı :) 

  

  Bi sonraki gün, yani doğum günümden bir gün önce, yine hayatımı anlamlı kılan, yol arkadaşlarımla öncesinden belirlenmiş olan toplantımız için kurtköye gittik... Çay muhabbetinde, ışıkların kapatılmasıyla ama daha çok da dostlarımın ne kadar ince düşündüklerini bilmenin eminliğiyle, birazcık da Nuray ablamın, o kadar işinin gücünün arasında bana elleriyle hazırladığı pastayı önceden görmem sebebiyle tam anlamıyla sırıtmaya başladım :) Böyle anlarda hep bi gözyaşımı bastırma çabasından farklı bi tebessüm oluşur yüzümde, beni tanıyanlar az çok bilir o halimi... Neyseki pastamın üzerindeki "Feyza 2014" yazısı yetişti gözyaşlarımı yutmama... "Yeni sürümüm çıkmııışş" deyiverdim :) .....



   Masanın altından "Aaaa burda ne varmııış" diyerek bi poşet tutuşturuldu elime...Tabiki o da planlıydı... Daha önceden mağaza gezerken, beğendiğim şeyler arasından en güzeli seçilmiş, alınmıştı... Mahcubiyetle gülümserken, benim için asıl önemli olanın bu kadar şeyi düşünmek olduğunu bilen dostlarımın oluşuna bir daha şükrettim.

  



   Eve dönerken; Rabbim, dedim, sen ne güzel insanlar çıkardın karşıma...Ben nasıl şükretsem, ne yapsam da bu insanlar ömrümün sonuna kadar hayatımda kalsa...Şükür dedim, biliyorum, Senden geliyor... 
   Zihnimde hep mutluluk cümleleri dolaşırken, odama girdiğimde bir süpriz daha bulacağımı bilmiyordum tabii



   Her biri birbirinden özel, nadide dostlarımın, adıma yazdıkları o muhteşem yazılar... Tarifinin bi imkanı olsa, günlerce yazmak istediğim duyguları yarım saatte yaşattılar bana... Öyle ki bi an korktum bile, ya kıymet bilemezsem diye...




   Asıl doğumgümde yani 13.09.2013 te de kahvaltıya götürüldüm ama artık süprizler de bitmiştir diyerek çıktım evden... Döndüğümde bambaşka bi şokla daha karşılaştım...Herşey öyle detaylı düşünlüyordu ki, hani biraz uyanık geçindiğim halde sonu nereye çıkar tahmin edemiyordum... İnsanların neden en çok doğumgünlerinde öldüklerini anladım artık. İnsan o kadar şoku kaldıramayabiliyormuş... Ben en çok aptallaştım tabi...
   Akşam yine beni evden çıkarma planları kurulmuş...Artık ne duysam ne görsem bişeyler çıkartıp, paranoyağa da bağladım tabi... Herkesi takip ediyorum :) Hazırlandım, dışarı çıkartılmayı bekliyorum ki, kapı çaldı... Kuzenim...Almanyadan gelmiş, süpriz yapmaya...Hem de aylar öncesinden planlamış... Daha ben o şoku yaşarken annemle babamdan aldığım özel hediye sunuldu önüme :)
   Allah' ım dedim, Sen ne güzel duygular yaşattırdın bana... Ne güzel bir sevgi koydun yüreğime. Ne güzel yol arkadaşları, ne güzel bir aile verdin bana...
   Geç vakitlerde döndüm eve. Sıcağı sıcağına yazmak istedim herşeyi ama hem ben hala kafamı toparlayabilmiş değildim hem de yorgunluktan elim yazmaya gidemedi...Bana kendimi bu kadar şanslı hissettiren herkese isim isim dua ettim, çünkü teşekkür öyle az, kuru, yavan kaldı ki... Şükretmenin lezzeti, teşekkürden tatlı geldi, dua etmek herşeyden samimi geldi.
   Annem, babam, kardeşim, Şeyma, Saliha, kuzenim, Esra, Nur, Nurefşan, Nuray ablam, Ayça.....Adını sayamadığım  faceten, özelden, yakından, uzaktan beni unutmayan, yanımda olan herkesten Allah razı olsun...
   Ve son olarak; öğrendimki hayatımda müthiş oyuncular varmış :)))) Şaka bi yana hayatımıın en özel, en unutulmaz, en samimi günlerini yaşattınız bana... Ne desem az, ne yazsam eksik... Hepinizi çok seviyorum... İyiki doğmuşum demek için sizlerden güzel sebep yok....


                                                                                    Feyza 2014  :))
   



Devamını Oku