9 Ocak 2012 Pazartesi

DolunaY

Gündüzlere kapatıp gözlerimizi, gecelere açar olduk.
Zifiri gecelerde el yordamıyla yürümeye çalışırken de, önümüze gelene çarpar olduk...
Attığımız adımların büyüklüğünü görmek bir yana dursun,ne tarafa yürüdüğümüzü göremedik ki.
İleri mi,yoksa geri mi?
Had, hudud kalmadı.Göz görmeyince gönül katlandı (!)
Gözden ıraklar, gönüle ırak sayıldı (!)
Korkularımız öyle çoğaldı ki artık, yüreği ne yöne pusula etsek altından havf kıvılcımlanır oldu,yaktı yüreği..
Geceyi örttük üstümüze...
Güneş bizi ürkütmekten sakınırcasına dolunaylar gönderdi semamıza.
Başımızı kaldırıp bakmaktansa,önümüzdeki gölgeliklerden korktuk...

Şİmdi biraz ışık görsek, korkup, kurt adama dönüşmemiz bu sebepledir belki...
Karanlığı mı sevdik, yoksa işimize mi geldi körlük...
Aydınlığı mı unuttuk?
Baharı, çiçeği, kuşu, kelebeği...
Yüreğin gözünü kör edince bir kere,
Kaç ışık yaksan göze nafile...
Yönünü unutunca asıl ışığın, çıkan dolunayda başını göğe kaldırcak irade nerde?
Artık gölgelerden kaçmakla, ışığa sövmekle yanan bir ömür...Çekilecek çile mi?
Ey gözümden ırak, gönlüme yakın!
Gönül gözüme sunduklarınla açılsın körlüğüm...
Dağılsın bu karanlık artık, sussun baykuşlar.
Duayı unutturma, var oluş sebebim!
Bu gölgelerden sana döndür yüzümü ki ellerimi semaya açtığımda görebileyim aydınlığı.
İrademe bırakırsan başımı kaldırmayı,irademe İsmi azamından tecelliler lutfet...
Her karanlığın bir aydınlığı ver elbet.
Bekliyorum..Nurundan bi lahzacık sunarsın diye..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder