9 Ocak 2012 Pazartesi

YalnızlıkErtesi...

Upuzun yalnızlıkları olur bazen insanın.Geceler boyu düşünüp, gündüzleri narkozlu gibi geçirdiği..Hastalığa da benzemez ki, ilaç verince geçsin...
Upuzun sahiller boyu düşünür,düşünür,düşünür..Kıyıya en yakın yerlerde kendi dalgalarını seyreder denizlerde..Yetmez denizler, okyanuslar arar..
Bir ada bulur, içinde tek ayak üstünde durabilecek olsa da küçücük bir kara parçası..
Kendisine tutunmak isterken,her elini uzatışında yüreğine,tırnakları pençe olur da kanatır..
Kalbinin yerini bulamaz bazen ritimsizlikten.
Bir ses, bir kıpırtı,bir esinti olsa diye bekler..Beklemeyi istemeden hem de.
Tutunacak dal istemez insan bazen, keser bütün dalları tek tek..
Yürüyecek yol istemez,kaybeder kendisini yolsuz bi ormanda.
Ufka baktıkça,günü-geceyi gördükçe,yaz-kış geçtikçe,durmakla,beklemekle ölünmediğini anlar insan..
Mecbur adım atar denize,
Başlar ormanda yol yapmaya tekrardan..
Kendine dar ettiği dünyasını, genişletmeye çalışır,çaresiz...
Aslında güçlüdür insan, en az inandığı kadar..
Ve inanmadığı kadar çaresiz..
İmanın içindeki acziyet..Vazgeçmek anındaki teslimiyet..Ve birşeyler olur illaki Hak'tan işaret..
Perde aralanır sanki biraz;
Özlediği güvene, aradığı şefkate, sırtını Yar(adan)a dayamanın hiç bişeye benzemeyen sıcaklığına sarılınca anlar insan. inandığı kadar güçlü olduğunu.
Şaşkınlıkla kızar kendisine,kaybettiği zamana..
Ama o muhteşem kudretin esmalarının parıltılarıyla bakar kendisine..
Şimdi tam da bi ayna hükmündedir..
Ya Şafi!Ya Rahman!Ya Rahim!Ya Cebbar!Ya Müheymin!
Artık olayları da unutur,insanları da, o gözleri kamaştıran İsm-i Azamın içinde.
Madem ki Melik Sensin Ya Rabb, ne haddime oturup ağlamak..
Şefkat tokatlarının içimi yakan hüznünün sebebi Keffaret midir,imtihan mı,sarsılmak mı..
Bilemem..Sebebe ihtiyacım yok artık..Sonucu Sana böylesine sığınmaksa boğ beni hüzünle,başım üstüne..
Elhamdülillah..

"Mâdem hayat Esmâ-i Hüsnânın nukuşunu gösterir; hayatın başına gelen Her şey hasendir. Meselâ, gayet zengin, nihayet derecede sanatkâr ve çok sanatlarda mâhir bir zât,
âsâr-ı sanatını, hem kıymettar servetini göstermek için, âdi bir miskin adamı, modellik vazifesini gördürmek için, bir ücrete mukabil, bir saatte murassâ, musannâ, yaptığı
 gömleği giydirir, onun üstünde işler ve vaziyetler verir, tebdil eder; hem, her nevi sanatını göstermek için keser, değiştirir, uzatır, kısaltır. Acaba şu ücretli miskin adam, o zâta dese,
"Bana zahmet veriyorsun, eğilip kalkmakla vaziyet veriyorsun, beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun"demeye hak kazanabilir mi? "Merhametsizlik, insafsızlık ettin"diyebilir mi?
İşte, onun gibi, Sâni-i Zülcelâl, Fâtır-ı Bîmisâl, zîhayata göz, kulak, akıl, kalp gibi havâs ve letâif ile murassâ olarak giydirdiği vücud gömleğini Esmâ-i Hüsnânın nakışlarını göstermek
 için çok hâlât içinde çevirir, çok vaziyetlerde değiştirir. Elemler, musîbetler nevinde olan keyfiyât, bâzı esmâsının ahkâmını göstermek için lemeât-ı hikmet içinde bâzı şuâât-ı rahmet
ve o şuâât-ı rahmet içinde latîf güzellikler vardır."26. Söz 4. Mebhas

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder